. Akıllara daima gurur ve küçük görmenin, müsabaka oynamadan kazanılmaz zihniyetine yenilmesi olarak kazınmış en güzel örneklerden birisini hem de canlı gözlerle, havasını soluyarak, pozisyon tekrarı yapmadan yaşamanın zevkine varabilmiş 20 küsur bin kişi. 20 küsur bin futbol sever…
O 20 küsur bin futbol sever den bir tanesi olarak yazıyorum. Maça gitmek için 2 gece önceden sabahladığım zamanları hatırlayarak. Şimdiki gibi 10 dakika önce gelip te bir yıl boyunca oturmaktan kıçımın şeklini almış vinlex kanepeler yerine yerleşmenin olmadığı zamanlardı. Biletlerin sadece stat gişelerinden satıldığı almak için bazen önünde 3 gün önceden sıraya girilen gişelerin olduğu zamanlardan.
Öyle ki soğuk gecelerde teneke varillerde yakılan ateşlerde ısınırken dandik cep kanyağı ile içini ısıtanlardan biri olarak, araları 50 metre olan gişelerin bir tanesinde ev sahibi bir tanesinde rakip takım taraftarının sırada beklediği zamanları hatırlıyorum.
Aralarda kavgaların çıktığı ama kavga bittiğinde herkesin tekrar sıraya girdiği ve maç günü sabah saat 10.00 ile 11.00 arasındaki gişenin açılma saatini, bileti aldıktan sonrada stat kapıları açılsın diye saat 13.00 e bazen 15.00 kadar bekleyen ve kapı aralarından ufacık bir alanda görülen yeşil zeminin verdiği heyecanla her şeyi unutturduğu zamanları hatırlıyorum.
Her seferinde Kapılar açıldığında sahayı en iyi nerden görebilirim diye hesaplar yapan, taşa oturmak yerine her atakta ayağa kalkınca kaybolacak köpükten minderi almak yerine en arkadan ayakta maç seyretmekle, golü atan çubuklu formadan kim olursa olsun benim olduğum bölüme gelirde onu yakından görür, dokunur, gol sevincini benimle paylaşır belki diye maçı seyredememe riskine rağmen en önde beklemek arasında hep çelişen bir taraftar olarak yazıyorum.
Maçın devre arasında aynı koridorlarda aynı arabadan tükürük köftesi ve ayranı alırken benden tuzu isteyen Gs li arkadaş la, kayıntı dan sonra aynı tuvaleti paylaşmanın ve tabii ki fayansları lavaboları kapıları kırmadan aynı tuvaleti kullanmış bir taraftar olarak yazıyorum.
Üçlü çekilirken bir birine saygı duyan taraftarlardan biriyim ben. Dört tribünde de sadece bir sıra asker duvarı ile ayrılmış olarak yarı yarıya maç seyredebilmiş bir taraftarım ben.
Maraton sarı kale arkası lacivert basın şampiyon 4 tribünde Fener diye bağırken sessiz ce bekleyen Gs li lerin yapacağı sarı-kırmızı-şampiyon-cim bom bizimkinden daha mı güçlü çıkar acaba diye merak edenlerdenim. Bir sonraki turda daha çok bağıranlardanım.
Van’a, Aydın’a, Ankara’ ya, Antep’e, İzmir’e, Samsun’a, Bursa’ya, Kocaeli’ne, Denizli’ye, Antalya’ya, Trabzon’a, İnönü’ye, Ali Samiyen’ e Deplasmana gitmiş yenmiş, yenilmiş bir takımın taraftarı olarak yazıyorum.
Ben 20 küsur yıl sonra teknolojinin, statların, taktiklerin, hakem sayılarının, oyun kurallarının değiştiği futbolda iki kuralın değişmediğini düşünenlerden olarak yazıyorum.
Müsabaka sahada oynanmadan kazanılmaz ve asla taraftarsız oynanmaz.